MÜHENDİSLİK YÖNETİMİ

Dünya çapında yapılan ticarette taşımacılığın %95’i çeşitli türde ticari ve endüstriyel gemiler vasıtasıyla yapılmaktadır. Diğer bir deyişle yerküremizde el değişimi yapılan ve günlük hayatımızda dahi kullandığımız eşyaların çok büyük bir kısmı gemiler tarafından taşınmaktadır. Özellikle büyük miktarda ve boyutta nesnelerin taşınmasında en verimli araç olan gemilere bu açıdan bakıldığında tüm dünya toplumu açısından önemi kavramak mümkün olabilir. Bunun yanına çok farklı türlerde ve çok farklı amaçlar için üretilen askeri amaçlı gemiler ve yatlar da eklendiğinde insanlarla gemiler arasındaki yakın ilişki hakkında daha geniş bir perspektife ulaşılabilir.

Basitleştirilmiş bir tanımlama ile gemi bir tasarım fikriyle başlayan süreçte bu fikrin mühendislik çalışmaları sonucunda anlam kazanmasının ardından inşa edilerek somutlaşan ve çeşitli deneyler vasıtasıyla test edilerek kullanıcısına ulaşan bir üründür. Gemi inşa sürecinde makine, gemi inşa, elektrik, endüstri, kimya, tekstil, vb. birçok mühendislik disiplini bir arada çalışırlar. Bu çalışmalar sırasında milyonlarca veri elde edilir ve kullanılır. Ayrıca armatör, tersane, tasarımcı, gözetim kuruluşu, tedarikçi, alt yüklenici, ulusal otorite, uluslararası otorite gibi farklı mekânlarda konuşlanmış aktörlerin ortak bir amaç için bir araya gelmesi söz konusu olmaktadır. Standart bir ticari gemi inşası ele alındığında binlerce faaliyet, yüzbinlerce adam*saat emek harcanarak on binlerce belgenin üretilmesiyle sonuçlanmakta ve ortaya bol sıfırlı maliyeti ve satış bedeli olan bir ürün çıkmaktadır.

Gemi inşa endüstrisinin en önemli özelliklerinden bir tanesi de prototip üretimi anlayışının olmamasıdır. Üzerine önemli ölçüde yatırım yapılan bir ürünün deneme-yanılma yöntemiyle test edilmesi söz konusu değildir. Kısacası ürün üretildikten sonra yapılan testlerin başarılı olması zorunluluktur. Bu sebeple inşa öncesinde yapılan tasarım ve mühendislik çalışmalarının doğruluğu ve kalitesi çok önemlidir. Bununla beraber inşa sürecinde başarı ve süreklilik sağlamak için iş modelinin seçimi de önemli bir unsurdur.

Dünyada genel olarak gemi inşa sektörünün iş modelleri incelendiğinde iki ana sınıf görülmektedir. Birincisi özellikle G. Kore, Japonya ve Çin’in dâhil olduğu ve dünya gemi inşa sektöründe yaklaşık %80 oranında pazar payı bulunan üzere Asya-Pasifik ülkelerinde uygulanan Sürekli Üretim Sistemi’dir. Bu sistemde tasarım sayısı ve mühendislik değişimi az sayıda tutulurken inşa edilen gemi sayısı fazladır ve bu sayede ölçek ekonomisinin avantajlarından faydalanmak mümkün olmaktadır. Diğer sınıf ise “terzi usulü” olarak adlandırılan ve Avrupa’da daha yaygın olarak uygulanan Butik Üretim Sistemi’dir. Bu sistemde ise armatöre önerilen tasarım sayısı ve bu tasarımlarda yapılan mühendislik değişimleri diğer modele göre çok daha fazladır. İnşa edilen gemi sayısı ise daha azdır. Bu sistemin avantajı armatörün isteklerine tam karşılık verebilme esnekliğinin sağlanması ve özel amaçlı, nispeten daha pahalı gemilerin üretimine daha yatkın olunmasıdır. Her iki modelde de armatörün verdiği siparişe bağlı olarak gemi inşası gerçekleştirilir.

Buna göre gemi inşa süreci, siparişe göre tasarım (design-to-order) ve siparişe göre inşa (build-to-order) tarzı işlerin bir bütün halinde birbirlerini etkileyerek çalıştığı bir yapı olarak tarif edilebilir. Bu iki tarz, bazı noktalarda paralel bazı noktalarda ise birbirlerine zıt karakterdedirler. Siparişe göre tasarımda özgün tasarım geliştirme süreci çok sayıda alternatifin denendiği, deneme-yanılmanın çok olduğu ve spiral sembolü ile ifade edilebilecek bir ilerlemeyle yürütülen işlerin bütünüdür. Spiral döngülerinin sayısının çok olması hata olasılığını ve maliyeti artırırken çalışma motivasyonunu düşürür. Dolayısıyla amaç en kısa döngü sayısında sonuca ulaşmaktır. Buna karşılık siparişe göre inşa tarzı çalışmada deneme-yanılmaya tahammül yoktur. Bu sebeple inşa sırasında birçok belirsizliğin giderilmesi ve yönetilmesi gerekmektedir. İnşada başarının anahtarı muhtemel risklerin en aza indirgenebilmesi ve sürecin sorunsuz tamamlanmasıdır. Her iki tarzın ortak özelliği ise önceki benzer tecrübelerin bir sonraki geminin üretiminde kullanılmasının avantaj sağlayacak olmasıdır. Böylece zamanın, kaynakların ve bilginin en verimli biçimde kullanılması mümkün olmaktadır.

Sonuç olarak harcanan emek ve üretilen bilgi açısından çok yoğun olan gemi tasarımı ve inşasının başarılı ve müşteri isteklerine tam uyum sağlayacak biçimde tamamlanması için sadece iyi mühendislik hesaplamalarının yapılması veya güçlü tasarım araçlarının kullanılması yeterli olmamaktadır. Bunun yanında tasarım ve inşa süreçlerinin doğru yönetimi de büyük önem taşımaktadır. Delta Marine bir tasarımın planlanıp yürütülmesi, tasarım yapılırken analiz ile doğrulamaların gerçekleştirilmesi, iş başlangıcında tüm adımların çizelgelenip zamanın ve diğer kaynakların verimli kullanılması, hiç bir adım ihmal edilmeden hem tüm müşteri isteklerinin hayata geçirilmesi hem de tüm potansiyel tasarruflar sağlanarak kâr getirecek bir ürünün kazandırılması gibi başarıyı etkileyen faktörlerin yönetiminde derin tecrübe sahibidir.

Delta Marine her bir gemi tasarımı projesinde armatörün, tersanenin, üretici firmaların, ulusal ve uluslararası kural ve yönergelerin ölçüt ve kısıtlarını dikkate alarak tasarımda optimum çözümler ve entegre hizmetler sunabilmektedir. Gemi tasarım ve inşa süreçlerinin etkileşimini detaylı bir biçimde çözümleyebilen Delta Marine çok sayıda ve türde gemi tasarımı ve inşa projesinde mühendislik hizmetleri ve danışmanlık desteği vermiş olmanın getirdiği tecrübeyle müşterilerine sadece tasarım değil aynı zamanda proje yönetimi, satın alma danışmanlığı, inşa gözetimi ve yapılabilirlik (fizibilite) analizleri gibi hizmetleri de yüksek kalitede ve sonuç odaklı biçimde verebilmektedir. Özellikle inşa edilmesi planlanan bir geminin tüm kaderinin daha tasarım aşamasında belirlendiği bilgisinden hareketle mühendislik yönetimi hizmetlerinin ne kadar önem taşıdığı rahatlıkla anlaşılabilmektedir.